27 Haziran 2014 Cuma

hayat:tek kullanımlıktır

Bel fıtığından muzdarip anneme iğne yaparken ,enjektör inkar edilemeyecek bir cümleyi suratıma çarptı:''Hayat,tek kullanımlıktır.''Geçmişe geri dönemeyiz,bir daha çocuk olamayız o yüzden hayat tek kullanımlıktır,belki bir daha sevemeyiz,sevdiklerimizi doyasıya öpemeyiz,ağlayamayız, gülemeyiz ,o yüzden hayat tek kullanımlıktır...

iki gün önce uzmanlık belgemi aldım.Onüçyılda bir ilki gerçekleştirdim on üç yıllık okul ve çalışma hayatımın ilk resmi belgesini aldım.on üç yılda neler oldu neler,yüzbinlerce kişi doğdu ve yüzbinlerce kişi hayata gözlerini yumdu,ben ise bir belge aldım.Neden bu kadar geciktin diye soracak olursanız,bu ayıbı gizleyemeyeceğim;sağlık bakanlığı devlet hizmet yükümlülüğünü tamamlamayana diploma ve belge vermiyor,akla ziyan bir durum işte... Öğrencilik günlerimi özlüyorum ,çok güzel günlerdi ama geri dönemem o günlere,mezun olurken bu işi gönüllü yapacağıma dair hipokrat andı etmiştim,yine gönüllü yapıyorum ama devletim sayesinde yarı gönüllü...Bugün anneme iğne yaparken, iğne yapabilen bir evlat yetiştirdim diye benimle gurur duymuş mudur acaba?Onu bilmem ama ben onun gözlerine her bakışımda annem olduğu için gurur duyuyorum...
Böyle önüçyıldabir olan hadiseler için ufak çaplı kutlamalar yapılır.Ben de kutlamamı değerli dostlarımla bahçede domatesli pilav ve cacık eşliğinde yaptım,çay da sohbete eşlik etti.

Soğuk bira sıcak insanlarla içilir,
sıcak çay da sıcak insanlarla içilir...

Afiyet olsun... ikisiyle de iyi gider,ancak yüksek sesle dinlemek yürekte tahribat yapabilir...



20 Haziran 2014 Cuma

perwaneyim

     Yeni hayatıma alışmaya çalışıyorum.Yerimden ayrılalı birkaç gün oldu.Uzun bir süre evcilleştirilmek için bir alana kapatılmış ve sonrasında doğaya salıverilmiş bir tay gibi hissediyorum kendimi.Boşluktayım bir nevi,sanki yıllar boyunca uğruna pervane olduğum şeyler bir anda yok olmuş  gibi.
      Sabahları genelde erken uyanırım cerrahi branşın verdiği bir alışkanlık gereği .Her sabah  7.30-8.00 arasında icapçı olsam da olmasam da ilk işim doğumhaneye uğrayıp etrafı  bir kolaçan etmek olurdu.Genelde kimse görmezdi beni ,arada bir Kudret hanım denk gelirdi temizlik yaparken.Sonrasında günaydınlar,vizitler, kahvaltılar ,poliklinik derken günün en hüzünlü anı başlardı benim için .Saat 16 'da hastaneden bir an önce ayrılmak için birbiriyle yarışan insanları izler ,bir terkedilmişlik hissiyle  Dostoyevski 'nin romanlarında kendi iç muhasebesini yapan insanlar gibi pencereden dışarı bakar günün muhasebesini yapardım.
Artık bunları yapmıyorum,ama unutmayacağım...
      Histerektomi partnerim ve nar ortağım değerli Özgül hanımı ,tabiri caizse doğumlarda grup psikozlarını birlikte atlattığımız Elif hanımı,Sevil'i,Zübeyde'yi,Zeliha'yı,Sevda'yı,Müjde'yi Hatice'yi,Gaffure'yi,Fatma'yı ,Sibel'i unutmayacağım...sizlerin elinden köfte yemek çok keyifliydi.
       Cihat Bey ve Meral Hanım'ı ,Sepsiste 40 derece ateşi olan hastayı  soğuk su banyosuyla iyileştiren kitap sevdalısı  Ceylan'ı(ıslak saçları ve atletiyle heykel gibi duran kadın hala gözlerimin önünde),değerli Tuğçe'yi ,gözyaşları ve Ayşe'yi, Özlem'i,Müfide hanımı,Nermin hanımı ,diğer Ayşe'yi,Seher'i,Eda'yı,Ebru'yu,poliklinik sekreterim Özgül hanımı, Mehtap 'ı ,Hatice'yi unutmayacağım.İyiki varsınız...

        Galip abi'li ,Atay'lı,Okan Yumuş'lu,Hakan'lı ,Serkan'lı,Aykut'lu anglosakson sohbetleri bir başkaydaydı... tadı damağımda

     Yazdıklarım,yazamayıp da bende saklı olanların yanında okyanusta bir su damlasıdır,her anının ve o anıyı paylaştığım her insanın kalbimdeki yeri ayrıdır.   Zor günlerimde her zaman yanımda olan burada adını saydığım ve sayamadığım tüm çalışma arkadaşlarıma ve hastalarıma teşekkürü bir borç bilirim..Elveda Besni seni çok özleyeceğim...

''Pervaneyim pervane ,gözlerim hep tan yerinde...''
http://www.youtube.com/watch?v=Bb6-LzXdmbY



8 Haziran 2014 Pazar

yaz uykusu

Yaz uykusuna yatmak üzereyim,tanıdıklarıma tembih ettim ince örtecekler üzerimi,zaten mağma tabakası yeterince sıcak.Bir görevi daha mıhladım.Devlet hizmet yükümlülüğümü tamamladım sonunda.Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.Yakında ayrılacağım buradan,her ayrılık acıdır derler,buradan ayrılırken de oldukça üzüleceğim.Burada edindiğim dostlukları ,tanıdığım insanları,edindiğim tecrübeyi unutmam mümkün değil,hepsinden kısa kısa son yazımda bahsedeceğim.Ama bir o kadar da zor ve sıkıntılı günler geçirdim burada.Hayat bir bilgisayar oyunu gibi sanki,level atladıkça zorlaşıyor,bizim işimiz de öyle .Birileri bu mesleğe başlamadan önce bana deseydi ki her başarın cezalandırılacak inanmazdım ,ama yaşadıklarım onu gösteriyor maalesef.Şimdi bir kademe daha atladım ,önümde uzun bir yaz uykusu var bakalım bu sefer neler olacak...
Buraya geldiğimde beni çiğ köfte ile karşılamışlardı,umarım çiğ köfte ile uğurlarlar...

13 Nisan 2014 Pazar

gönlüme göre

Gönül,
Biliyorum sabretmekten bıktın,istediğin çoğu şeyi yapamadım.''Hayaller birer kırık ayna'' diye düşünme ,hayallerimizin peşinden birlikte koştuk ,sen de biliyorsun, ama herşey gönlümüze göre olmadı.Bazı stratejik hatalar yapmış olabilirim ama ,en azından pes etmedim.İnsan büyüdükçe hayalleri de küçülüyor galiba,artık eskisi kadar büyük hayallerim yok ,ikimiz için bir kütüphane , ceviz,incir ,yenidünya ağacı dikebileceğimiz,sarımsak ,göbek marul , turp ekebileceğimiz ve sağnak yağmurda gökyüzüne bakarak sırılsıklam ıslanabileceğimz bir bahçe ve de ''stairway to heaven'' çalan huzurlu bir ameliyathane istiyorum.''Yaşlanıyorsun galiba'' dediğini duyar  gibi oldum,içten içe kızsam da saçlarım kendini ele veriyor.Burada saçlarım epeyce beyazladı,kim yaşlanmıyor ki her nefes ömürden gidiyor işte...Ama sana verdiğim sözler ,söylemek istediğim sözler henüz bitmedi;hani Nazım diyor ya''En güzel günlerimiz,henüz yaşamadıklarımız/Ve sana söylemek istediğim en güzel söz,henüz söylemediğimdir.''
Şimdi son bir kez yardımına ihtiyacım var, yine bir yol ayrımındayım, nereye çekersen oraya giderim ,bu dardan beni kurtaracağına inancım tam ,biliyorsun şiir yazamam ancak alıntı yapabilirim ,''Asit ve İksir'' den bir manzume ile bitireyim mektubumu ,sevgilerimle...

                                                                                                     Gönlün,
                                                                                                     13 nisan 2014

Ben miyim 
siyah beyaz fotoğrafta ''annesinin''öptüğü
elleri sımsıkı yumruk olmuş sıkılmış
yüzü boz bulanık saçları karmakarışık
koskocaman kafası,kaşları da çatılmış
şaşkın
mahzun
oturmuş
boyundan büyük sandalyeye 
büyümüş de küçülmüş

Ben miyim 
beyaz yaka boynunda ,simsiyahmış önlüğü
hülyalı gözleriyle sınıflara tıkılmış
kırgın
dargın
çekilmiş
gizli bahçelerine 
kanamış da kanamış

Ben miyim 
toz dumanın köşe bucak kaçtığı 
sanki birden yüzünde çizgiler de belirmiş 
durgun 
olgun 
çoğalmış
başkaldırmış ölüme
şiirlere tutunmuş

Ben miyim
alazların bağrını dişlediği
ben miyim 
gündüzlerin geceyi eşlediği
ben miyim 
yalnızların yolunu düşlediği
ben miyim 
ben mi
ben 
yakasına yapışıp dünyayla cebelleşen

                               O.B



30 Mart 2014 Pazar

Ürtiker'im Nar(a)'dır ...

    Devlet hizmet yükümlülüğünde dörtyüzyirmiyedinci günümü geride bıraktım .Bekçilik görevimi en iyi şekilde yerine getirdiğimi düşünüyorum  ,ufak tefek hatalarım olsa da kadı kızında da var diyerek geçiştireceğiz artık.
   Geçen hafta akşam saatlerinde kanaması olan bir gebe için hastaneye gittim.Hastanın otuzyedi haftalık gebeliği ve plasenta previaya bağlı (bebeğin eşinin rahim ağzında olması durumu ) aktif kanaması vardı,sezaryen ile doğu yaptırtılması gerekiyordu,hastanede anestezi uzmanı olmadığı için sevk etmeliydim.Adıyaman eğitim ve araştırma hastanesinde görevli kendisi ile aynı mesleği taşıdığımdan utanç duyduğum doktor,  18 defa aramama rağmen telefonlarıma cevap vermedi ,doğumhane,ameliyathane ,acil servis, cep telefonu her yeri aradım ama nöbetçi doktora ulaşmak mümkün değil ,telefonları ileriki günlerde lazım olur diye kayıt altına alarak, başka yerleri aramaya başladım,Gaziantep tıp fakültesi ile iki defa görüştüm  zar zor tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır hesabından hatta biraz da yalvararak hastayı kabul ettirdim ve ambulansla gönderdim,ancak iş bittikten sonra hastanın yılda bir defa Türkiye'ye gelen Almancı eşi '' doktor  bu kadar kibar konuşursan kimse dinlemez seni ,biraz dişli ol diye'' tavsiyede bulundu bana.Ağlamak ile gülmek arasındaki o tuhaf duygu bir daha belirdi bedenimde ,memleketimde yaşayan birçok kişinin çok iyi bildiği ama tarifi çook zor bir duygu işte yaşadık ve bitti...aynı zamanda hem ağlak bir o kadar da oynak olabiliyoruz ,bir gün de tutarlı  oluruz herhalde ...
    Genelde az konuşurum ,asabi olduğumu zannetmiyorum ,hatta hastalarımın '' iyi ama biraz soğuk ,az konuşuyo ...''dedikleri kulağıma geliyor,bunu değiştirmem pek mümkün değil ama son günlerde sesimin biraz daha yüksek frekansta çıktığını  farkediyorum .Birkaç defa sinirlenip bağırdım,çoğunda haklıydım ama ,haklı olmak bağırmayı gerektirmiyor sanırım, bir durum hariç; bir gebeye ultrason yaptığım sırada paldır küldür birisi içeriye girdi,bir erkek sesi '' doktor benim karıma içeride ne yapıyor ,nerden bileyim!!!!!'' lafını duyunca artık yapacak birşey kalmadı kıyamet koptu ,terbiyesize haddini bildirmem gerekiyordu ,öyle de yaptım,diğer hasta ve hasta yakınları da öyle yapınca adam defolup gitti.
     Son günlerde zor vakalarla uğraştım ,plasenta dekolmanı sebebiyle acil sezaryene almam gerek bir kadının ,gerçekten devlet kayıtlarında'' sınırda mental kapasite '' nedeniyle  özürlü grubundan belediyede işe alınmış eşine ,durumun vahamiyetini anlatmaya çalıştım,normal doğum sonrası oluşan bir anal sfinkter yırtığını onarmaya çalıştım ,çalıştım da çalıştım...
Bu yorgunluğumu ve gerginliğimi ancak tabiat temizler diyerek baharın sesine kulak verdim.Çok değerli ebelerimizden Özgül Hanım ve eşi beni bahçelerine pikniğe davet ettiler,bir hafta önce de  nar fidesi dikmeye gitmiştim bahçeye ,şu fani dünyada hiçbirşeyim yok bari bir dikili ağacım olsun diyerek dört adet nar fidesi dikmiştim.Hem dikitiğim nar'lara bakarım hem de bir pastoral çığlık atarak kendime gelirim diye koşarak gittim bahçeye...Çok güzel vakit geçirdik ama kahrolası Hasan bir pikniğe gidemez mi? Aldı beni bir kaşıntı ,tüm vucudum kabardı ,ürtiker oldum .Ya bir böcek ısırdı ya da oksijen çarptı beni ,4 gün boyunca
tüm vucudum kabardı ,avil ve prednol ile zor kendime geldim...


Bugün ben de görevimi yerine getirdim bugun,reyimi kullandım .Annem ,babam ve kardeşim de reylerini kullanmak için bizim köye gittiler ,bu da bizim köyden bir manzara ;

Ben de Türkiye gibiyim bir yanım bahar ,bir yanım kış,seçim sürecinden bahsetmedim canım istemedi , ama hep de onu düşünüyoruz ne olacak bu halimiz? umudumuz yarına ,özgür ve kardeşçe yaşayacağımız güzel günler hepimizin hakkıdır ! mutlu yarınlar.......


30 Ocak 2014 Perşembe

sabah uçuşu

    Şu an saat 06.30 ,şimdiye kadar hep gece yazıyordum ama bugün yenidoğan güneşe bakarak yazasım geldi.Burada güneş çok erken doğuyor,hava saat 5 gibi aydınlanmaya başlıyor.Hele yaza yakın saat  7 ,8 de öğlen olmuş gibi hissediyorum .Dün tabiri caizse motor bağladım kendime ,ya da motor bağladılar bana ;sabah poliklinikte 58 hasta baktım öğle arası ard arda nefes dahi almadan üç sezeryan yaptım ,ameliyathaneden çıkıp tekrar polikliniğe indim 26 hasta daha muayene ettim ve sabahki sonuçlara baktım,saat 15 30 da düşük yapan bir kadına kürtaj yaptım ,daha sonra orderlar, ameliyat notları ,vizit derken 17 de hastaneden ancak çıkabildim.Çıktığımda kolumu bile kaldıracak halim yoktu,tek sevindiğim nokta icapçı  olmayışımdı.Lojmana zor attım kendimi bir duş aldım ve 19 da uyudum .Böyle olunca horoz gibi 05 30 da da uyandım.
     Yaklaşık bir saat önce uyandığımda Evgeny Grinko adlı genç Rus sanatçının ''Waltz'' isimli parçasını mırıldanıyordum .Bayırın ortasında güneşin doğuşunu sigara içip piyano çalarak karşılayan adam benim için tam bir sabah uçuşu oldu .Her notaya dokunuşunda sigarayı daha bir körükledi ben de onun eşliğinde sarı ışın hüzmesinin yükselişini izledim.
http://www.youtube.com/watch?v=VYCOg-yglNM
      Hiçbirimiz akşam uyurken gündoğumunu bir daha göremeyeceğimizi aklımızdan  geçirmeyiz.Nasıl olsa güneş yeniden doğacak,nasıl olsa hava yeniden aydınlanacak. Ancak bazılarımız için maalesef böyle olamıyor.Geçen hafta içinde genç bir hastamızı kaybettik.Bir daha yenigünü göremeyecek genç bir kadını...
       24 yaşında 28 hafta gebeliği olan hasta gece bulantı,kusma ve bayılma şikayetiyle acile başvurmuş,gebe olduğu öğrenilince hemen beni çağırdılar gittiğimde şuuru tam yerinde olmayan sol tarafı tutmayan bir kadınla karşılaştım.nörolojik bulguları ön planda olduğu için hemen nöroloji uzmanını aradık o da geldi bu arada ben ultrason ile fetusu kontrol ettim iyi görünüyordu ancak anne pek iyi değildi.Sinus kavernoz trombozu' ndan(beyin kan dolaşımını sağlayan yataklarda pıhtılaşma meydana gelmesi )şüphelenip hızlıca tomografisini çektik ,beyinde kanama alanlarının olması şüphemizi iyice arttırdı ve hastayı sevk etmek için yoğun bakım  ünitesi olan tam teşeküllü bir hastane aramaya başladık.Her zamanki gibi ilkbaşta kimse kabul etmedi.En sounda Malatya İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi hastayı kabul etti .Orada üç gün yoğun bakımda kalan hastanın tanısı doğrulanmıştı ''Sinüs kavernöz trombozuna bağlı subaraknoid kanama''(pıhtılaşmaya bağlı beyin kanamsı ve kafa içi basınç artışı).Ancak onu kurtarmaya yetmedi,yapılan tedavilere cevap vermedi ve maalesef hayatını kaybetti.Gebelikte nadir de olsa görülebilen ve ölümcül seyreden bu tabloyla imkanların daha iyi olduğu bir ilde karşılaşılsa genç kadın yaşar mıydı ? O kadar yaygın lezyonlarının olması nedeniyle çok zor gibi görünüyor ama insanoğlu yine de'' belki'' diyor işte...
       Bu şarkıyı dinlerken güneşi bir daha göremeyecek o genç kadının acil servisteki endişeli yüzü geldi gözlerimin önüne ,o yüzden sabah erkenden bilgisayar başına oturdum....
        Bir sefer de siz dinleyin''Waltz''i güneş doğarken onun anısına....


NOT:Bebeğin sezeryanla alındığını ve yenidoğan yoğum bakımda iyi olduğunu daha sonra yakınlarından öğrendim.