9 Nisan 2013 Salı

hovardayım

Acayip yağmur yağıyor,damlalar sel oldu ,ekinleri olanlar yağmur gecikti diyorlardı ,geldi işte epey yağacağa benziyor, bulutlar çok öfkeli.Benim ise en azından başımı koyacağım bir odam var ,Besni' ye geldim bugün.

Dün akşam poliklinikte hastalarımı bitirdikten sonra çıkarken telefonum çaldı,o günkü nöbetçi kıdemli abimiz 2 saatlik bir işi olduğunu  yerine iki saatliğine bakmamı istedi .Ben de tamam dedim ,gittim doğumhaneyi devraldım bir sıkıntı yok gibi görünüyordu.on dakika sonra doğum salonundan çağırdılar ,yarım saat önce doğuran bir kadının plasentasının ayrılmadığını söylediler.Gidip baktım plasenta harbiden taş gibiydi hiç kımıldamıyordu yerinden ,kadın da heykel gibiydi, donup kalmıştı uzun süre aynı pozisyonda yatmaktan. Emanet hasta ,odayı bir tur tavaf ettim ebelere baktım ,onlar da bana baktı bir şey yapmamı bekliyorlardı ,synpitanlı mayi takın dedim ,'' taktık yarım saattir gidiyor '' dediler .Eldiven giyip dirseklerime kadar çektim ama geri indiler pek önemsemedim ,elle halas yapmak zorunda kaldım. (ellerin rahim içine sokularak plasentanın çıkartılması).Her tarafım kan oldu ,nöbetçi olmadığım için hazırlıksız gelmiştim ,geldim geleli heder ettiğim ikinci pantolon ve ayakkabı oldu. Ardından bir de sezeryan aldım ,nerede bu kendiliğinden olan doğumlar ,kendiliğnden çıkan plasentalar diye haykırasım geldi.Ardından nöbet sahibi geldi devrettim ve saat akşam sekiz gibi çıktım.

Tek hedefim bir duş alıp yatmaktı ,sağlık evine gittim çıktım odaya ,baktım ki yanıma bir kişi vermişler ,o kadar da söylemiştim yanıma mümkünse kimseyi vermeyin diye ,mümkün değilmiş demekki .Tanıştık,hocam marmara üniversitesi ilahiyat fakültesinde doktora yapıyordu ,konferans için gelmişti ,o bana hocam dedi ben de ona hocam dedim,muhabbette daha fazla ileriye gidemedik ,bir de hocam benim terliklerimi giymişti iyice sinir küpü olmuştum.Hocama sinirimi belli etmeden hayırlı akşamlar dileyerek, aldım çantamı sırtıma çıktım Adıyaman sokaklarına.O saatte dolmuş da yok , Besni ye de dönemedim ,iyice göçebe olduk ,öğretmenevine gittim yer yok dediler, yorulmuştum artık ,kahrolası Hasan bir hovardalık yapamaz mı yahu  dedim ,bastım parayı Antiochos otele gidip bir oda tuttum ,sinirimi ve yorgunluğumu ancak böyle geçirebilirdim.Otelin sunduğu  tüm imkanları kullandım ,önce bir duş aldım ,restauranta indim iki bira çaktım birde kebap yedim ,maç izleyerek kendime geldim .

Bugun de kanlı çamaşırlarımı yıkamak için Besni ye geldim ,yağmur karşıladı beni ,yağmur sesi eşliğinde bir Azeri türküsü dinliyorum ,''şiire gazele'' ne de güzel söyler Ahmet Kaya. Perdesiz gitarına hayran kaldığım Serhan Yasdıman 'dan bu sefer... Her ne kadar 215 kişi izlemişse de videoyu, bence muazzam bir müzikal yorum olmuş...dinlendim.
http://www.youtube.com/watch?v=JDFbjTAl3LE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder