31 Mart 2013 Pazar

örümcek yuvası

Bu hafta Besni uzamış epizyotomi dikme rekorunu kırdım galiba.Bir günde kısa aralıklarla birbirinden berbat, adı bilinmeyen gezegenlere kadar uzanan yandan yundan yırtılmış epizyotomiler diktim.15 senedir burada ebelik yapan ebe hanıma sordum, böyle sık oluyor muydu daha önce de? onbeş yılda ilk defa bu kadar sık olduğunu söyledi.Zira daha önce çalıştığım  yer de Türkiye nin en büyük doğum evlerinden biriydi  orada da nadir oluyordu günde üç tane .Neredeyse tüm doğum hekimleri nefret eder uzamış epizyotomilerden ,dar alanda çalışması çok zor hele bir de lokal veya vokal anesteziyle çalışıyorsanız vay halinize .Ben burada vay haline olan gruba giriyorum maalesef .Böyle durumlarda ter damlaları seyyah olup boşluklara doğru süzülürken ,çaresizlikten ve sinirden gözyaşlarının da bu yolculuğa katılası geliyor.sonuç olarak ortaya çıkan şey ise vicryl ile örülmüş bir örümcek yuvası....



Bu hafta sonu annemle babam geldi yanıma ,tek kişilik hücremde kalacak yer olmadığı için sabah gelip akşam döndüler.Annem küçük kavanozlara yemek koyup getirmiş ,burada ısıtıp yiyeyim diye...anne yüreği işte otuz da olsan kırk da olsan yemeyip yedirir ,giymeyip giydirir.O akşam kuru fasulye ısıtıp yedim,her nekadar insan yalnız yemek yerken tüm tanelerin ozefagustan geçişini hissetse de bu hissi bir kenara bırakıp fasulyemi yemeye koyuldum.
Yemek yerken telefonum çaldı ,bu sefer ne oldu acaba diye aldım telefonu elime, hastaneden değildi bilmediğim bir numara arıyordu.Fen lisesinde öğrenciyken yurtta aynı odayı paylaştığım  çok sevdiğim Adıyaman'lı arkadaşım arıyordu.Çok şaşırdım! ODTÜ elektrik eletronik mühendisliğini bitirdikten sonra Finlandiya'da akademik hayatına devam ediyordu yaklaşık 8-9 yıldır.Birkaç defa mesajlaşmıştık burada olduğumu bildiğinden  , tatil için geldiği Adıyaman dan beni aramıştı.Çok sevindim ,ben gidemeyeceğim için Besni'ye davet ettim .pazar görüşmek için sözleştik.
Bugun görüştük , ismini artık söylemeyeyim malum yere götürdüm onu.Birer bira söyledik biraz da  meze ve kuzu pirzola ... hava da sıcak çok güzel gitti.Arkadaşım beyin göçü dedikleri şeyin binlerce örneğinden biri ,Adıyaman'dan pek eser kalmamış avrupalı olmuş çıkmış.Eski günlerden ve ardaşlardan bahsettik ,benim merakım fazladır farklı coğrafyadaki yaşantılara hele kuzey ülkeleri çok da kimsenin bilmediği soğuk yerler ... soru bombardımanına tuttum biraz .Çok merak ettiğim ve çok da gereksiz olan sorularımdan biri; bir yerde okumuştum  Finlandiya 'da evlerde ayakkabıyla dolaşılmazmış ,eve girerken mutlaka çıkartırlarmış ayakkabıları öyle mi diye sordum. ''Evet ,kesinlikle evde ayakkabıyla dolaşmazlar ,eve girerken mutlaka çıkartırlar,hatta birçok evin önünde ayakkabılık vardır '' dedi.
Nereden nereye kim  derdi ki ben Besni'ye mecburi hizmete geleceğim ,oniki yıl sonra zamanında aynı odada kaldığım ,Finlandiya 'da yaşayan arkadaşımla burada buluşacağım .Her yeni gün yeni bir umut.

Şimdi bunları yazarken Burhan Sönmez'in ''Masumlar'' adlı kitabından aklımda kalan Wittgenstein'a ait bir söz geldi aklima.Wittgenstein'in sözünün üstüne söz etmek istemem ama orjinalini aradım bulamadım bu seferlik böyle olsun.''Her gece güneşin yeniden doğacağı umuduyla uyuyoruz ,ya güneş yeniden doğmazsa ...''

Ben de artık uyuyayım geç oldu....



24 Mart 2013 Pazar

çoktan seçmeli

Kırsal obstetrik hekimlik yaşantıma doludizgin devam etmekteyim .Mart ayına yekün çekecek olursak; yirmiyedi gün yediyirmidört kırsal obstetrik hekimlik yaptım,dört günde diğer insanlar ne yapıyorsa ben de onları yaptım .Gerçi mart ayı daha bitmedi ama ben dört günümü çoktan kullandım .Aralıksız icapla geçen iki hafta sonunda çok yoruldum.Gözlerimi kapattığımda aklıma gelen görüntü, gecenin bir vaktinde 2800 gr bebeği doğurmamak için artistik jimnastikçilere taş çıkartan hareketlerle yerçekimine karşı gelen bir kadın...bebek onun rahminden çıktı ama doğuran kişi kesinlikle o değildi ben ve ebelerdi... Böyle birçok çocuğum var saysam bitmez.O günlerdeki uykusuzluğumu şu mısralar teselli etti:

''uykularda seviyorum seni,
uyanıkken sevişmek yasak.
gelgelelim gecelerim uykusuz,
ne olurdu gece gündüz uyusak.''

Yukarıdaki mısralar bugünlerde okudugum Cahit Külebi'ye ait.Aslında birçok kişi Cahit Külebi'nin şiirlerini okumuştur ,dinlemiştir ,biliyordur ama ona ait olduğunu bilmiyordur.
''Kamyonlar kavun taşır /ben hep seni düşünürdüm'' diye başlayan dillere pelesenk şarkıyı kim bilmezki. Onun ''istanbul'' adlı şiirinden bestelenmiştir.Hiç bilmeyen OSYM' nin '' şair yukarıkdaki dizelerde aşağıdakilerden hangisini....'' diye başlayan sorularından bilir.OSYM nin vazgeçemediklerindendir.Bugun iki milyon körpe filizin birbiriyle yarıştığı üniversite sınavı vardı ,bugun de sormuşlar mıdır acaba ?Sormadılarsa bile sınavdan sonra bu  gece ''kamyonlar kavun taşır'' onların şarkısı olsun.OSYM olmasa şiir okumayı daha çok severdik belki..

Hayatlarımız Osym 'nin soru kökünde verdiği ipuçlarını kullanarak doğru cevabı aramakla geçti.Tüm ipuçlarını kullanarak doğruyu bulmaya çalıştım, bir baktımki yaşım olmuş otuz hala aynı telaştayım ve en önemli kök, soru kökü diyorum.

Bu hafta sonu  otuzbirgünde dört günümün son iki gününü kullanarak Antep'e gittim.Hava hiç bahar gibi değildi ,kar bile yağdı.Bir misafirim  geldi İstanbul'dan  .Her gelen misafirime yaptığım gibi onu da kolundan tutup Zeugma mozaik müzesine götürdüm.Ben belki on defa gitmişimidir ama hiç sıkılmıyorum bu işten .Yeni müze daha bir güzel olmuş .Milattan önce yapılmış o  eserleri görmek ayrı bir zevk,ayrı bir duygu.O muhteşem eserleri görünce kendi kendime insanlık her geçen gün geriye mi gidiyor diye sormadan edemiyorum.M.Ö 300 yılında Büyük İskender tarafından''Selevika Euphrates'' adıyla kurulan Zeugma antik kent baraj suları altında kaldı ,üç tarafı denizlerle çevrili güzel ülkemizdeki diğer antik kentler gibi ...kurtarılabilen eserler de müzede sergileniyor.İşte onlardan biri ,''Çingene Kız'' dan sıkılanlar için bunu çektim.

Tüm açık denizlerin tanrısı ''Oceanos'' ve tanrıçası ''Tethys'' çok heybetli gerçekten.Bir villanın taban mozaiği olan bu hayranlık uyandıran eseri gördükten sonra dışarıdaki tuğla yığınları çok can sıkıcı değil mi?
Madem onunla başladık gecenin bitişini de meşhur şairle yapalım,
ben yalnızlığı,
gökte uçar gördüm
ben yalnızlığı ,
garip naçar gördüm
ben yalnızlığı,
gelip geçer gördüm....

16 Mart 2013 Cumartesi

tababet

Bir Tıp Bayramı  daha geride kaldı .Dünyanın farklı ülkelerinde farklı tarihlerde ,doktorlar günü ya da tıp bayramı adı altında kutlanmakta olan hadise ülkemizde de 14 mart tarihinde kutlanıyor.Tarihi eskilere, 2. Mahmut dönemine dayansa da çok bilinen bir belirli gün veya hafta değil.Biraz arada kalmış ,sağlık haftası diyenler var ,tıp bayramı diyenler var,tıp haftası diyenler var ,tabipler günü diyenler var ...ama çoğunlukla doktorlara mal olmuş gibi görünüyor .Kimileri buna bozuluyor olsa da ne olur ki doktorların da bir günü olsa bu dünyada .üçyüzaltmışbeşgündebirgün ü hak etmiyoruz belki de ondan.Sağlık  çalışanlarına şiddetin alıp başını gittiği,tababet ilmini özveriyle yerine getiren birçok hekimin halk gözünde yerin dibine sokulduğu,düşmanmış gibi gösterildiği bir ortamda tıp bayramını bir bayram havasında geçirmek her nekadar güç olsa da herşeyi bir anlığına geride bırakıp mutlu ,umutlu olmak ,ufka bakmak gerekiyor .Büyükşehirlerin birçoğunda tabip odalarının düzenlediği ,balolar ,konserler ,konferanslar oluyor 14 martta benim de katılmışlığım var zamanında bu etkinliklere.Adıyaman tabip odası da bir gece düzenlemişti , maalesef bu sefer katılamadım  ama   burada da boş durmadık sayılır .

Sabah bugune ozel takım elbise giyerek gittim servise ,serviste çalışan tüm arkadaşlarımla güzel bir kahvaltı yaptık  birlikte .Akşam da tabip arkadaşlarla Bistro'daydık.Bistro tıp bayramına özel bir gece düzenlemişti ,mekanda tanımadığım aile hekimi olan başka doktorlar da vardı .Tabii her zaman böyle eğlenme imkanı olmadığı için Besni de herkes gelmişti.

Geceye koyun yoğurdu eşliğinde çalan hafif müzikle başladık .
Büyükten küçüğe doğru dizilmiş bu toprakların üç kardeş müzisyeni eşliğinde gece daha bir güzel oldu.Sanat müziğinden,Adıyaman türkülerine ,romantik dans müziklerinden ,halaylara insanlar mest oldu diyebilirim zengin potpori eşliğinde.Hiç abartmıyorum birçok yerde çalan fasıl müzisyenlerinden çok daha iyiler.

Tam insanlar coşmaya başlamıştı ki telefonum çaldı yine acı acı...
postkoital(bilenler bilmeyenlere anlatsın) kanaması olan bir kadının kanamasının durmadığını  söylediler .14 şubat olsa hoş görebilirdim ama 14 martta çok hoş karşılamadım açıkçası bu durumu .Gerçekten epeyce kanaması vardı .Oturdum başına, balolarda vals yapan tüm meslektaşlarım adına ben de pudental arterin kör olası  dalıyla vals yaptım ve sonunda uzun uğraşlar sonucu tutup bağladım .Acil kanamaya acil müdahalemi yaptıktan sonra geceden bana   kalan hatıra, pantolonumdaki ve ayakkabımdaki bir kaç damla kandı....

Odama döndüm Kazım Koyuncu'dan tulum havalarını dinledim biraz yağmur eşliğinde sonra uyumuşum.
Bugun 16 mart, iki çok sevdiğim arkadaşımın nikahı var istanbul 'da .Gitmeyi çok istedim,gitmem gerekiyordu ama bunu da yapamadım...Bir çicek gönderdim kısmet düğüne diyerek ,ulaşır mı acaba ellerine ?



10 Mart 2013 Pazar

audrey hepburn

Anestezi uzmanı yıllık  ızın kullandığı için ben de hafta sonu icap izni alarak Gaziantep'e gittim.(anestezi uzmanı olmadan doğum yaptırmak pek mantıklı değil, acil bir durumda hastayı ameliyata alamıyorsunuz).Eve gidip biraz dinlendikten sonra birşeyler yedim ,buzdolabını açıp karıştırmaya başladım annem ne aradığımı anladı ve balkondaki dolaba bakmamı söyledi .Bir buçuk bira içip televizyon karşısında uyumuşum.Ertesi gün akşam ortaokuldan beri sürekli görüştüğüm  bir arkadaşımla görüştüm .Bilmiyorum başkalarının da var mı ama benim böyle iki arkadaşım var sürekli görüştüğüm ve görüştüğümüzde sustuğumuz :) . Hatta geyiğini bile yaparım ,gideyim de ....... 'la biraz susup geleyim diye .Ben pek geveze değilim ,arkadaşlarım da genelde öyle,arada derin es'ler oluyor ama sıkıcı değil eğlenceli es'ler .Hem ne demiş Goethe ''konuşmak yetenekse, susmak sanattır''.Bir atasözü karşılığı da ''söz gümüşse ,sukut altındır''.O gün epey konuştuk , ben lojmanda susmaktan sıkılmışım o da iş hayatından  yemek yedik sohbet ettik bolca.

Dönüş yolunda herzamanki gibi ford transitin en arka sol taraftaki cam kenarı koltuğuna geçtim ,kulaklığımı taktım .Bahar kendini göstermiş ,Araban ovası yemyeşil ,ağaç dallarını beyaz ,pembe  çicekler basmış, tabiata hayranlık duymamak elde değil ...

Aylık internet kotamı telefondan dizi ve ameliyat videoları izleyerek hemen doldurduğum için görüntü ve ses videolarını açamıyorum ,yolda da radyo çekmiyor, mecburen daha önce telefona indirdiğim iki şarkıyı dinledim yol boyunca .Aklıma bir şekilde gelip zamanında indirdiğim iki şarkı .Birisi İbrahim Tatlıses'ten '' Urfalıyam Dağlıyam'',diğeri de gecenin bir yarısı ders çalışırken radyo eksen den dinleyip bulduğum Lana Del Rey'den '' Blue Jeans''.

Lana Del Rey dinlediğim kısımlarda ,arada bir yazılarını okuduğum prof .dr Süleyman Engin  Akhan'ın yazdıklarını okuyordum .(öğrenciliğimden tanıyorum ,istanbul tıp fakültesi'nden hocamız olur kendisi).Bir yazısına özellikle takıldım ,zamanın  idol kadınlarından ,benim de çok beğendiğim Audrey Hepburn'un fotografını görünce özellikle okudum.''Seksilik nedir ,ne değildir''.Yazının tamamına burdan ulaşabilirsiniz ,diğer yazıları da herkese açık.

Hazır 8 mart Dünya Kadınlar Günü 'de yeni geçmişken konu cuk diye oturdu.Maalesef cinselliğin tabu olduğu ,kapalı kapılar ardında kulaktan dolma şeylerle öğrenildiği ülkemizde kadınlar da cinsel obje olmaktan kurtulamıyor .Yazıya bakılacak olursa,sürekli televizyonlarda olan ,manşetlerden inmeyen sözüm ona bilinçli kadınların seksilikten anladıklarına bakılırsa, vay diğer kadınların haline .Bu tipleri mizah dergilerindeki karikatürlerdeki gibi bir kamyonun damperine toplayıp ,götürüp şehirin dışına bırakmak lazım galiba.
Süleyman Hoca biraz da mizah yaparak  Audrey Hepburn 'u seksi ilan edip    ,seksiliği onun sözleriyle tanımlamış .''Seksi olarak nitelendirilenlerden çok daha fazla seksi eylem var. Benim, kadınsılığımı kanıtlamak için, yatak odasına ihtiyacım yok. Ağaçtan elma toplarken veya yağmurda ıslanırken çok daha seksi olabilirim.''

Hocaya katılmamak elde değil galiba ,zarif,güzel bir Hepburn posteri duvarda gerçekten çok hoş duruyor. En çok çoğaltılan portre posterlerden biridir herhalde Ernesto Che Guevera'dan sonra  tabiki.

Tesadüftür ki bu yazıyı okurken dinlediğim şarkıda bir başka gençlik idolu James DEAN 'in adı geçiyordu .


İkisi de dönemlerinin yıldızları,ikisi de oscar adayı ,ikisine de sigara yakışıyor.Mad men zamanları olsa gerek.Sigara kullanmıyorum ,sevmiyorum da ama kimi zamanlar heves uyandırabiliyor .Zaten alışkanlık da böyle başlıyor galiba.Hele bir de Wong Kar Wai'nin '' in the mood for love '' ı  var ki biraz meyilliysen o görüntülerle kesin başlarsın.O da başka günün konusu olsun çok daldan dala oldu .... 
Yarın zor bir gün olacak kapatayım biraz gözlerimi...





7 Mart 2013 Perşembe

kadın mı olmak,erkek mi olmak

Bugun akla ziyan bir durumla karşılaştım.Saat 15.30 civarında poliklinik hastalarını bitirmiştim servise çıkıp vizit yapacaktım ,tam çıkarken acil sevisten bir telefon geldi ,sonsuza kadar icapçı olduğum için acile gelen tüm gebe ve karnı ağrıyan kadınlar için ben aranıyorum. Yedi haftalık gebe olduğunu ifade eden bir kadının düşük yaptığını, Gölbaşı ilçesinden geldiğini söylediler.Ben de polikliniğe gönderin bakayım dedim.Gölbaşı'ndan gelen bir hastam daha vardı bugun ,tek doktor olduğu için orada yoğunluktan bazen Besni'ye  geliyorlar bunu da öyle düşündüm.Biri yirmi ,diğeri 18 yaşında kadın ve erkek yanlarında da kadının kaynanası olduğu belli olan üç kişi içeri girdiler ,kadının 5 gündür kanaması olduğunu parça düşürdüğünü ,ama tam temizlenmediğini söylediler ,ben de birkaç anamnez sorusundan sonra içeri geçip hazırlanmasını muayene ve ultrason yapacağımı gerekirse yatıracağımı söyledim.Kadın doktor yok mu deyince birden donup kaldım.Gölbaşı'ndan da bunun için mi geldiniz diye sordum .Kadın ve kaynanası  bayan doktor için 5 gündür dolaştıklarını önce Elbistan 'a ,oradan Malatya'ya ,oradan Gölbaşı'na en son da Besni 'ye geldiklerini söylediler, maalesef ben de erkektim.Diğer kadın kadın doğumcu doktor süt izni kullandığı için saat 15 te genelde gidiyor.Beş gün boyunca kanamalı kadını il il tam 300 km dolaştıran zihniyete ne diyeceğimi bilemedim, yıkıldım resmen poliklinik ortasında .Bağırdım,çağırdım dışarı kovdum ama adam iflah olur cinsten değildi.Hatta üste çıkıp bize o zaman ambulans ver Adıyaman'a gidelim bile dedi.Kadın için üzüldüm yardım etmek istedim ama olacak gibi değildi ,sonunda kadın ağlayıp yeter artık burada muayene olalım diye yalvarınca muayene olmaya karar verdiler.Adamı poliklinik girişi yapmaya gönderdim ,kadın da kocası gelmeden muayene olmayacağını söyledi .Adam iki dakika sonra geldi ,diğer kadın kadın doğumcu  arkadaşı nereden bulduysa ona giriş yaptırmıştı ve karısını oraya götürdü.İşte böyle! ne diyeceğimi bilemiyorum.Daha önce de erkek doktora muayene olmayan hastalar gördüm ama bu kadar ısrarcı bir geri kafalıyı ilk kez görüyorum.Türkiye'nin geneli için resim hep aynı galiba ,feodal zihniyet her yanımızda.Ultrason probunu  elime alır almaz cinsiyeti ne ? diye soran kafa,erkek doktora muayene olmayan kafa ,yeni evli çiftlere en az beş çocuk diyen kafa hep aynı düşünce yapısını yansıtıyor bence .Modernleşen Türkiye'de neden düşünceler de modernleşmiyor ? Kızlarımız okula gitsin  ,kadınlarımız bilinçlensin çok doğru ama ben bugun şunu öğrendim ,erkeklerin  bu  eğitime daha çok ihtihacı var.Nasıl  olsa düşünmek yasak.Belki önce bunu değiştirmek lazım.Bizim  eğitim sistemimiz teknisyen yetiştirmek üzerine kurulu sanırım ,ben de dahil birçoğumuz iyi teknisyen olarak yetişiyoruz.Yapa yapa öğreniyoruz mesleğimizde yapmamız gereken şeyleri ,hem de çok iyi yapıyoruz rutin işleri .İşimizi yaparken anormal bir durumla karşılaştığımızda ,ezberci olduğumuz için  bilgiyi kullanarak,düşünerek yeni şeyler pek üretemiyoruz apışıp kalıyoruz öylece.Ben de bugun apışıp kaldım öylece , belki de ben yanılıyorumdur nasıl olsa modernleşiyoruz....

6 Mart 2013 Çarşamba

şampuan

Besni' de hayatımın  en hızlı duş rekorlarını kırıyorum.Lojmanın elektrik tesisatı yeterli olmadığı için  banyo esnasında kafa şampuanlıyken elektrik sigortası çat diye birden atabiliyor. özellikle çok kişi tarafından elektrikli aletler kullanılıyorsa .ülkenin herhangi bir köşesindeki herhangi bir devlet lojmanında yeterli bir tesisat var mı acaba ? kör olası insanoğlu böyle şeyleri merak ediyor işte.İki defa başıma geldi tam saçımı şampuanlarken lojmanın tümünün sigortaları attı ,allahtan yan dairedeki cocuk çıkıp sigortayı kaldırdı tekrar.''Keller kulubu'' ne uye olmak uzere oldugum için saçımla çok fazla vakit kaybetmiyorum ve uzun ugraslar sonucu banyo süresini minimuma indirmeyi başardım .

Dün akşam arkadaşlarla birlikte '' Küstüm Bistro'' daydık , nöroloji doktoru yan dal uzmanlığı kazandığı için aramızdan ayrılıyordu ,ona bir veda yemeği düzenlemiş arkadaşlar ben de sonradan katıldım onlara .Geç tanıştığımıza ve ayrılmasına üzüldüm hoş sohbet ve neşeli birisiymiş kendisi.
Güzel vakit geçirdik ,yedik ,içtik halay çektik .Bistro nun bir sürprizi vardı ,arada bir gelen bir kemancıları varmış tesadüf ordaydı dün .Besni usulu bir fasıl yaptık biraz hareketlendik arada kemanın o acı güzel sesiyle hüzünlendik.... geceden aklımda kalan  ''Abdal'' isimli grubun da çok güzel söylediği bir Gaziantep türküsü

gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
dünya kadar malın olsa ne fayda
söyleyen dillerin söylemez olur
bülbül gibi dilin olsa ne fayda

sen söylersin söz içinde sözün var
çalarsın çırparsın oğlun kızın var
şu dünyada üç beş arşın bezin var
tüm bedesten senin olsa ne fayda

kul himmet üstadım gelse otursa
hakkın kelâmını bile getirse
dünya benim deyip zapta geçirse
karun kadar malın olsa ne fayda

Bir de link verelim tam olsun 
http://www.youtube.com/watch?v=fUytn5mHoEw

1 Mart 2013 Cuma

ezgincan

Aman aman dağlar duman
geçti zaman hallar yaman
sen yardım et şahı merdan 

iki gündür Sabahat Akkiraz dan  bu türküyü dinliyorum.Daha önce Lamekan albümünü çok kez dinlememe rağmen çok dikkatimi çekmemişti bu türkü ,bulunduğun ortam ,mevsim ,seyir güzergahın bir şarkıyı ,türküyü beğenmende çok etkili oluyor sanırım .Ezgincan ı böyle keşfettim .

Bu günlerde hallar gerçekten yaman .Diğer kadın doğum doktorunu görevlendirmeyle Adıyaman'a çektiklerinden beri tek icapçıyım .Tek beklentim bu durumun çok uzun sürmemesi veya sürerse de geçici süreliğine benim de Adıyaman 'a gitmem.Yoksa kayışları koparabilirm burada.İki gündür uykuya hasret gözlerim...

Çaldı telefonum acı acı...
açmamak için dokuz saniye direnebildim.
saat gece yarısını iki saat geçiyordu ,
dört aylık  hamile diyordu,
evde düşük yapmış diyordu ,
bir de çok kanamalı doktor bey acil gelmelisin diyordu...
nasıl fırladım bilemedim,
vardım dogumhaneye baktım ki
gencinden bir kadın kanamalı,
başında iki ebe bir de kürtaj seti
anestezi de yok.
eğdim boynumu önüme aldım küreti elime 
hem yüreğimi kazıdım hem de plasentayı....