24 Mart 2013 Pazar

çoktan seçmeli

Kırsal obstetrik hekimlik yaşantıma doludizgin devam etmekteyim .Mart ayına yekün çekecek olursak; yirmiyedi gün yediyirmidört kırsal obstetrik hekimlik yaptım,dört günde diğer insanlar ne yapıyorsa ben de onları yaptım .Gerçi mart ayı daha bitmedi ama ben dört günümü çoktan kullandım .Aralıksız icapla geçen iki hafta sonunda çok yoruldum.Gözlerimi kapattığımda aklıma gelen görüntü, gecenin bir vaktinde 2800 gr bebeği doğurmamak için artistik jimnastikçilere taş çıkartan hareketlerle yerçekimine karşı gelen bir kadın...bebek onun rahminden çıktı ama doğuran kişi kesinlikle o değildi ben ve ebelerdi... Böyle birçok çocuğum var saysam bitmez.O günlerdeki uykusuzluğumu şu mısralar teselli etti:

''uykularda seviyorum seni,
uyanıkken sevişmek yasak.
gelgelelim gecelerim uykusuz,
ne olurdu gece gündüz uyusak.''

Yukarıdaki mısralar bugünlerde okudugum Cahit Külebi'ye ait.Aslında birçok kişi Cahit Külebi'nin şiirlerini okumuştur ,dinlemiştir ,biliyordur ama ona ait olduğunu bilmiyordur.
''Kamyonlar kavun taşır /ben hep seni düşünürdüm'' diye başlayan dillere pelesenk şarkıyı kim bilmezki. Onun ''istanbul'' adlı şiirinden bestelenmiştir.Hiç bilmeyen OSYM' nin '' şair yukarıkdaki dizelerde aşağıdakilerden hangisini....'' diye başlayan sorularından bilir.OSYM nin vazgeçemediklerindendir.Bugun iki milyon körpe filizin birbiriyle yarıştığı üniversite sınavı vardı ,bugun de sormuşlar mıdır acaba ?Sormadılarsa bile sınavdan sonra bu  gece ''kamyonlar kavun taşır'' onların şarkısı olsun.OSYM olmasa şiir okumayı daha çok severdik belki..

Hayatlarımız Osym 'nin soru kökünde verdiği ipuçlarını kullanarak doğru cevabı aramakla geçti.Tüm ipuçlarını kullanarak doğruyu bulmaya çalıştım, bir baktımki yaşım olmuş otuz hala aynı telaştayım ve en önemli kök, soru kökü diyorum.

Bu hafta sonu  otuzbirgünde dört günümün son iki gününü kullanarak Antep'e gittim.Hava hiç bahar gibi değildi ,kar bile yağdı.Bir misafirim  geldi İstanbul'dan  .Her gelen misafirime yaptığım gibi onu da kolundan tutup Zeugma mozaik müzesine götürdüm.Ben belki on defa gitmişimidir ama hiç sıkılmıyorum bu işten .Yeni müze daha bir güzel olmuş .Milattan önce yapılmış o  eserleri görmek ayrı bir zevk,ayrı bir duygu.O muhteşem eserleri görünce kendi kendime insanlık her geçen gün geriye mi gidiyor diye sormadan edemiyorum.M.Ö 300 yılında Büyük İskender tarafından''Selevika Euphrates'' adıyla kurulan Zeugma antik kent baraj suları altında kaldı ,üç tarafı denizlerle çevrili güzel ülkemizdeki diğer antik kentler gibi ...kurtarılabilen eserler de müzede sergileniyor.İşte onlardan biri ,''Çingene Kız'' dan sıkılanlar için bunu çektim.

Tüm açık denizlerin tanrısı ''Oceanos'' ve tanrıçası ''Tethys'' çok heybetli gerçekten.Bir villanın taban mozaiği olan bu hayranlık uyandıran eseri gördükten sonra dışarıdaki tuğla yığınları çok can sıkıcı değil mi?
Madem onunla başladık gecenin bitişini de meşhur şairle yapalım,
ben yalnızlığı,
gökte uçar gördüm
ben yalnızlığı ,
garip naçar gördüm
ben yalnızlığı,
gelip geçer gördüm....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder