31 Mart 2013 Pazar

örümcek yuvası

Bu hafta Besni uzamış epizyotomi dikme rekorunu kırdım galiba.Bir günde kısa aralıklarla birbirinden berbat, adı bilinmeyen gezegenlere kadar uzanan yandan yundan yırtılmış epizyotomiler diktim.15 senedir burada ebelik yapan ebe hanıma sordum, böyle sık oluyor muydu daha önce de? onbeş yılda ilk defa bu kadar sık olduğunu söyledi.Zira daha önce çalıştığım  yer de Türkiye nin en büyük doğum evlerinden biriydi  orada da nadir oluyordu günde üç tane .Neredeyse tüm doğum hekimleri nefret eder uzamış epizyotomilerden ,dar alanda çalışması çok zor hele bir de lokal veya vokal anesteziyle çalışıyorsanız vay halinize .Ben burada vay haline olan gruba giriyorum maalesef .Böyle durumlarda ter damlaları seyyah olup boşluklara doğru süzülürken ,çaresizlikten ve sinirden gözyaşlarının da bu yolculuğa katılası geliyor.sonuç olarak ortaya çıkan şey ise vicryl ile örülmüş bir örümcek yuvası....



Bu hafta sonu annemle babam geldi yanıma ,tek kişilik hücremde kalacak yer olmadığı için sabah gelip akşam döndüler.Annem küçük kavanozlara yemek koyup getirmiş ,burada ısıtıp yiyeyim diye...anne yüreği işte otuz da olsan kırk da olsan yemeyip yedirir ,giymeyip giydirir.O akşam kuru fasulye ısıtıp yedim,her nekadar insan yalnız yemek yerken tüm tanelerin ozefagustan geçişini hissetse de bu hissi bir kenara bırakıp fasulyemi yemeye koyuldum.
Yemek yerken telefonum çaldı ,bu sefer ne oldu acaba diye aldım telefonu elime, hastaneden değildi bilmediğim bir numara arıyordu.Fen lisesinde öğrenciyken yurtta aynı odayı paylaştığım  çok sevdiğim Adıyaman'lı arkadaşım arıyordu.Çok şaşırdım! ODTÜ elektrik eletronik mühendisliğini bitirdikten sonra Finlandiya'da akademik hayatına devam ediyordu yaklaşık 8-9 yıldır.Birkaç defa mesajlaşmıştık burada olduğumu bildiğinden  , tatil için geldiği Adıyaman dan beni aramıştı.Çok sevindim ,ben gidemeyeceğim için Besni'ye davet ettim .pazar görüşmek için sözleştik.
Bugun görüştük , ismini artık söylemeyeyim malum yere götürdüm onu.Birer bira söyledik biraz da  meze ve kuzu pirzola ... hava da sıcak çok güzel gitti.Arkadaşım beyin göçü dedikleri şeyin binlerce örneğinden biri ,Adıyaman'dan pek eser kalmamış avrupalı olmuş çıkmış.Eski günlerden ve ardaşlardan bahsettik ,benim merakım fazladır farklı coğrafyadaki yaşantılara hele kuzey ülkeleri çok da kimsenin bilmediği soğuk yerler ... soru bombardımanına tuttum biraz .Çok merak ettiğim ve çok da gereksiz olan sorularımdan biri; bir yerde okumuştum  Finlandiya 'da evlerde ayakkabıyla dolaşılmazmış ,eve girerken mutlaka çıkartırlarmış ayakkabıları öyle mi diye sordum. ''Evet ,kesinlikle evde ayakkabıyla dolaşmazlar ,eve girerken mutlaka çıkartırlar,hatta birçok evin önünde ayakkabılık vardır '' dedi.
Nereden nereye kim  derdi ki ben Besni'ye mecburi hizmete geleceğim ,oniki yıl sonra zamanında aynı odada kaldığım ,Finlandiya 'da yaşayan arkadaşımla burada buluşacağım .Her yeni gün yeni bir umut.

Şimdi bunları yazarken Burhan Sönmez'in ''Masumlar'' adlı kitabından aklımda kalan Wittgenstein'a ait bir söz geldi aklima.Wittgenstein'in sözünün üstüne söz etmek istemem ama orjinalini aradım bulamadım bu seferlik böyle olsun.''Her gece güneşin yeniden doğacağı umuduyla uyuyoruz ,ya güneş yeniden doğmazsa ...''

Ben de artık uyuyayım geç oldu....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder