Adıyaman'daki üç meslektaşım eşini ve çocugunu başka bir ilde bırakarak mecburi hizmete gelmişti, ikisi benimle birlikte misafirhanede kalıyordu ,göçebelikten yerleşik hayata geçmek için evlenmenin pek işe yaramadığını orada gördüm.
Geçen hafta Kahta da mecburi hizmetini yapan, beraber ihtisas yaptığımız biri pediatrist ,diğeri halk sağlığı uzmanı iki arkadaşımla görüştüm.Çok mutlu oldum epeydir görüşmüyorduk.Güzel bir gün oldu .Beni Kahta' ya davet ettiler ,göl kenarına gideceğiz dediler ,manzarayla ilgili çok bir beklentim yoktu açıkçası.Sohbet ,muhabbet iki lafın belini kıralım evde otursak da olur diye düşündüm ama yanılmışım .Gördüğüm doğa manzarası büyüledi beni ,su görmeyeli uzun zaman olmuştu bakakaldım bir süre .Su hayattır ne de olsa...
Anadoluda böyle cennetler çoktur herhalde .Fırat nehri ne heybetli bir sudur ki asırlardır mezopotamyaya ve insanlara can veriyor.Bu göl de Fırat nehri üzerinde kurulu Atatürk Barajının bir kolu ,Kahta ilçe sınırını oluşturuyor.Bahar aylarında Kahta' dan göle giden yol yemyeşil, Yüzüklerin Efendisi filmindeki hobbit köylerine benziyor.İki arkadaşım da daha önce İtalya'ya gittiklerini ve manzaranın Orta İtalya'ya çok benzediğini söylediler.
Bu güzel göl manzarası eşliğinde odun fırınında alabalık ve yöre mezeleri yedik ,tatlı su balığı lezzetliydi.Buradaki her yemeğin yanında genelde mangalda veya odun fırınında pişmiş domates ve biber getiriliyor ,özellikle sabah kahvaltılarının vazgeçilmezi diyebilirim .Adıyaman'da 'Abuzer Kebabı 'diyorlar buna(Abuzer ismi çok yaygın Adıyaman'da)
Hava kararmaya başlayınca, en yakın zamanda tekrarlamak dileğiyle vedalaşıp ayrıldık ,herkes yuvasına döndü ben de misafirhaneme .
Ardından bir zorlu nöbet daha tuttuktan sonra oradaki görevimi tamamladım, Besni'ye döndüm tekrar.Şimdi odamdayım duvarlar, kitaplar,ve cır cır böcekleriyle....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder